27 Eylül 2009

AYNAYA BAKMADAN ELEŞTİRİ YAPILMAZ



Edebiyatımızın eleştiri olmaksızın da yaşayabileceğini düşünenler, kendilerinden başkalarının değerlendirme, seçme, yorumlama etkinliğini de kolayca yok sayabiliyor, yerine hiçbir şey koymadan. 'Yüzyılın 40 Romancısı' soruşturmasının nasıl olmaması gerektiğine ilişkin kesin düşünceleri olanların, nasıl ya da ne olması gerektiğine ilişkin düşüncelerini okumadım. Bir soruşturmanın hukukunu belirlemek isteyenler, eleştirinin nasıl olması gerektiğini belirleme yetkisini de kendilerinde görüyor olmalı.
Tam 135 kişinin birbirinden bağımsız oylarıyla yapılmış soruşturmayı 'yarışma' olarak anlayanlarla bir arada bulunmak hiç de kolay değilken, yaptığı eleştirinin her tümcesinde bir başka yanlış anlamayı dışavuran Latife Tekin, "Hakkaniyetli bir seçim mi bu?" diye de soruyor. Oysa hiçbir soruşturma tek tek bireylerin aradığı hakkaniyeti amaçlamaz, amaçlayan da tuhaf duruma düşer. Çünkü ister bir tek kişi tarafından yapılmış olsun, ister 135 kişi tarafından, her seçim özneldir. Bunu da anlatamayınca, "Kimin önemli, kimin büyük yazar olduğuna bırakalım hayat karar versin," sözlerindeki duyarlıkla olumlu ilişki kurmak da olanaksızlaşıyor.
Tahsin Yücel, Tartışmalar kitabında, "Tartışma, anlamını yitirmek istemiyorsa, söyleşim özelliğini sürdürmek, bunun için de karşı-öznenin ve karşı-izlencenin varlığını kendi varlığının temel koşulu olarak görmek zorundadır," diyordu. Bu dosdoğru sözün yıllar ertesinde 'Yüzyılın 40 Romancısı' soruşturmasıyla ilgili değerlendirmelerinde uğradığım düş kırıklığını Tahsin Yücel, Leylâ Erbil, İnci Aral, Latife Tekin ve Füsun Akatlı onarmayacak elbette, iş başa düşecek.
Oysa edebiyat soruşturmaları, edebiyatımızın olmazsa olmaz çalışmalarındandır. Bugüne dek hatırı sayılır bütün edebiyat dergileri, zaman zaman, kapsamlı ya da dar, birbiriyle tartıldığında teraziyi az çok dengeleyecek, genel ya da özel konularda sayısız soruşturma yapmış, sonuçlarını yayımlamıştır. Nitelikli edebiyat dergileri bunları da yapar ve soruşturmaların olumsuzlandığını da pek hatırlamıyorum.
Sözgelimi NotosÖykü'nün 'Yüzyılın 40 Romancısı'na benzer soruşturmaların birini, belki bundan önceki en önemlisini, tam on yıl önce 1998'de, Kitap-lık dergisi yapmıştı. Cumhuriyet'in 75. yılı nedeniyle yaptığı bu soruşturmaya büyük değer veren Kitap-lık dergisi, soruşturma sonuçlarını derginin yanı sıra verdiği bir katalogla yayımladı.
'75 Yılda Cumhuriyete Mührünü Vuran 75 Kitap' ile 78 yazarın adının yer aldığı 'En Çok Oy Alan Yazarlar' başlığıyla iki kapsamlı liste yayımlamıştı Kitap-lık. Derginin seçimini, özel olarak oluşturulan 15 kişilik kurul yapmıştı. Bu anketin sonunda toplanan oylar hangi yazarın yalnızca 1 oy aldığına varıncaya dek, bütün ayrıntılarıyla yayımlanmasına karşın, o zaman kimse kızmamış. O listede yer alan 75 kitaptan yalnızca 18'i yaşayan yazarlara aitti ki, NotosÖykü'nün soruşturmasından daha da geçmişe dönük kalınmış. Daha da ötesi, 'Listeyi Zorlayan Kitaplar' başlığı altında, sanki kanat çırpanların adları bile verilmiş orada.
Kendileri de Kitap-lık'ın 1998'deki listesinde yer alan Tahsin Yücel, Leylâ Erbil, Latife Tekin o zaman hiçbir tepki göstermemiş. Üstelik Leylâ Erbil 49., Latife Tekin ile Tahsin Yücel 60. sırada yer almalarına karşın. Ne Leylâ Erbil yazarların elli, altmış yaş farklarına karşın bir arada değerlendirilmesine, "sürü gibi sıralanmalarına" karşı çıkmış; ne Latife Tekin, Nermi Uygur, Tahsin Yücel, Ferit Edgü, Demir Özlü, Gülten Akın gibi adların üstünde yer almaktan "utanç duyma" duyarlığı içinde olmuş; ne de üç yazarın herhangi biri numaralandırılmaya tepki göstermiş.
O zaman 28. sırada yer alan Orhan Pamuk bugün NotosÖykü'nün soruşturmasının 4. sırasında yer alıyor; o zaman listede yer almayan Hasan Ali Toptaş, bugün 12. sırada bulunuyorsa, tam da buna benzer sonuçlar gösterir soruşturmaların yararını: Zaman içinde yerlerini birbirine bırakan dönemler arasındaki düşünsel ve yazınsal seçimler nasıl oluşuyor; çağdaş Türk edebiyatının kanonu yenilerek nasıl tamamlanıyor; birbirinden farklı dönemlerin yargıları, neye göre, nasıl değişiyor? Gelecekte geçmişe dönerek yapılacak bütün değerlendirmeler bu nitelikli soruşturmaları da masaya getirmek zorunda kalacak...
Eleştiri serüvenimde kendisinden ne çok şey öğrendiğimi pek çok kere belirttiğim Tahsin Yücel'in 'Yüzyılın 40 Romancısı' soruşturmasını olumsuzlayan sözlerini üzülerek okumamın nedeni, Kitap-lık dergisinde yapılan sıralamayı, seçimi, numaralandırılmayı ve "Türkçesi bozuk olanlar"ın ötekilerin üstünde yer almasını sağlayanlar arasında o zaman kendisinin de yer almış olması. Yalnızca on beş kişilik seçici kurul içinde koca bir Cumhuriyet döneminin çizelgesinin çıkarılması yanlış bulunmamışken, NotosÖykü'nün edebiyat tarihimizde yapılmış en kapsamlı soruşturmasının olumsuzlanması, elbette şaşırtıyor.
Füsun Akatlı'nın geçen hafta Milliyet Kitap'ta yayımlanan eleştirisinin üslubu da nedense tatsızdı. Üstelik yazısının tek bir tümcesini bile doğru saymak olanaksız. Bir yazının tek bir tümcesinin bile doğru olmadığını öne sürmek anlamsız gelebilir, ama bunun da nedeni, 'Yüzyılın 40 Romancısı' soruşturması için sözcüklerin ucunu adamakıllı sivrilten Füsun Akatlı'nın, üstelik kendi savlarına göre de daha olumsuz sonuçların yaratıcısı olması. Kitap-lık dergisinin 1998'deki soruşturmasında edebiyatımızın 75 yılına ilişkin bir dizi karar verip sıralamalar yapan on beş kişilik seçici kurulda Füsun Akatlı da vardı ve şimdi NotosÖykü'nün soruşturmasında eleştirdiği sonuçların o zamanki bütün benzerlerine Kitap-lık'ta imza atmıştı.
Sözgelimi NotosÖykü'nün soruşturması için, "Mithat Cemal Kuntay, Pınar Kür, Ayla Kutlu, Kemal Bilbaşar hiç yok," diyor Füsun Akatlı; oysa on yıl önce kendisinin de sorumlu olduğu soruşturmanın 78 yazarın adlarının numaralandırılarak sıralandığı sonuçlarında da Mithat Cemal Kuntay dışındaki üç yazarın adı yok! Şimdi, "Yakup Kadri 11., Selim İleri 15., Leylâ Erbil 20., Attilâ İlhan 33., İnci Aral 39. sıralara düşmüşler!" diye hayıflanırken, kendisinin sorumlu olduğu soruşturmada Yakup Kadri 17., Selim İleri ve Leylâ Erbil 49., Attilâ İlhan 32. sırada, İnci Aral hiç yok!
Kitap-lık dergisinin soruşturması yalnızca romancılarla ilgili değildi, ama anlatmaya çalıştığım düşünme biçimindeki çok sorunlu durum, bundan apayrı tartılması gereken "eleştirinin vicdanı"nın unutularak yazılmasından geliyordu. Füsun Akatlı, ehliyetinden kuşku duyduğunu açıkladığı seçicilerin 43'ünün adlarını hiç duymadığını belirtiyor, ama düşünmüyor: Kendilerine soruşturma mektubunu gönderenler, demek ki onun tanımadığı 43 kişiyi tanıyor, çünkü onları izliyor; tanımıyorsa, bunun kendi kusuru olduğunu düşünemez mi? Dergideki değerlendirme yazımdan, "Ne var ki dergi yöneticisi Semih Gümüş, bu listeye hoş bir fantezi olmanın ötesinde anlamlar yükleyerek..." diyerek sanırım biraz da alaycı biçimde söz ederken, kendisinin seçici kurul üyesi olduğu soruşturmanın sonuçlarını değerlendiren metni okuyabilirdi Füsun Akatlı. Kısacası, dileyen, Kitap-lık dergisinin soruşturması ile NotosÖykü'nünkini yan yana koyduktan sonra, Füsun Akatlı'nın eleştirilerini bir eleştiri dersi olarak okuyabilir...
Gene de herkes kendisi için bir yüzyılın 40 romancısı listesini nasıl yapmak istiyorsa öyle yapabilir ve nasıl yapmışsa kendi doğrusu odur. Karşısındakilerin yaptığı seçimlerin de kendisininkinden farklı olabileceğini kabul ederek. Bu tür soruşturmalara yöneltilen eleştiriler olabilir elbette, ama en olmayacak eleştiri, kimin hangi sırada olup kimlerin olmadığı biçimindedir ki, herkesin öznel seçimlerine bu müdahale hakkı hoşgörü ve demokrasiyle ilgili geleneksel arızalarımızdan gelir. Eleştiriler de bir tek kapıya çıkar: Siz de benim gibi düşünmek zorundasınız...
Oysa bizim de düpedüz kalıcı, on yıllar sonra da hatırlanıp değerlendirilecek, göz atılacak, nirengi olarak alınacak kolektif bir çalışma ortaya koymak; herkesin kendi listesini yapmasını kolaylaştırmak; lise ve üniversite öğrencileriyle öğretmenlere kılavuzluk etmek; başkalarının yapmadığını yaparak yararlı olmak; böylece edebiyatta tembellik edenlerin yanında çok çalışarak NotosÖykü'yü nitelikli bir edebiyat dergisine dönüştürmek gibi amaçlarımız var.
Şunları da ekleyelim: Bir soruşturma yapmak ya da soruşturmaya katılmak; bir antoloji hazırlamak; bir ödülün seçici kurulunda yer almak.
Üçü de seçmeyi, ayıklamayı, değerlendirmeyi, eleştiriyi içerir. Bunlar arasında fark var mı? Üstelik antoloji yapmayı bu üç çalışma içinde en yukarıya koyarsak, bir ödül seçici kurulunda bulunmak ancak en aşağıda yer alabilir.
'Yüzyılın 40 Romancısı' soruşturmasını olumsuzlayan Tahsin Yücel, İnci Aral, Füsun Akatlı, Latife Tekin'le farklı ödüllerin seçici kurullarında birlikte bulunuyorum. Onlar da o ödüllere gönderilen yapıtları ayıklayarak, eleştirerek, bazılarını yok sayıp bazılarını yücelterek değerlendiriyor ve sonunda belki en olumsuz aşamaya gelip bazılarını da ödüllendiriyor. Beş ya da dokuz kişinin bulunduğu bir kurulun değil de, 135 kişinin seçicisi olduğu bir soruşturmayı olumsuzlarken ödül seçici kurullarında bulunmak büsbütün tartışmalı bir konum değil mi?
Walter Benjamin, meraklı olduğu okuma listesindeki kitapları numaralayıp sıraya sokar, olabildiğince de o sırayla okumaya çalışırmış. Ölümünden iki yıl önce, 1938'de kırk altı yaşındayken, elindeki son listede, üstelik düşünsel dünyasında her zaman iç içe yaşadığı Marx'ın, bana kalırsa vazgeçilmez çalışmalarından Onsekiz Brumaire daha 1649. sırada bulunuyormuş. Walter Benjamin için Marx'ın ya da Onsekiz Brumaire'in tam yeri 1649. sıra mıydı?


SEMİH GÜMÜŞ, Radikal Kitap





Hiç yorum yok: