14 Ağustos 2009

EDEBİ METİN İNCELERKEN AĞIRLIKLI OLARAK KULLANILAN TERİMLER VE AÇIKLAMALARI

İLETİŞİM ÖGELERİ:

- BAĞLAM (= gönderge): Ögeler arasındaki ilişkinin gerçekleştiği ortam. İletinin kaynaklandığı, çıkış noktası olan gerçekliği ifade eder.

  • DİL İÇİ GÖNDERGE: Metnin kurmaca gerçeği içindeki göndergedir. Örn: Kurmaca metindeki, ben, Murat, burası, şimdi, o zaman v.b gibi sözlerin göndergesi dil içidir.
  • DİL DIŞI GÖNDERGE: Metnin kurmaca gerçeği içinde kullanılan; ama dış dünyada karşılığı olan göndergedir. Örn. 19 Mayıs, Attila İlhan, Berke Vardar gibi kavramların dış gerçeklikte göndergeleri vardır.

- İLETİ: Gönderilmek istenen bilgi, düşünce, duygu ve benzerinin kod olarak kullanılan araçla şifrelenmesi.

- KOD (= şifre) İletinin oluşmasında kullanılan malzeme. (beden dili, görsel dil, yazılı dil vs. gibi)

- ALICI: İletinin gönderildiği kişi. İletinin hedefi.

- VERİCİ (= Gönderici): İletiyi hazırlayan, gönderen kişi.

- KANAL: İletinin göndericiden alıcıya ulaştığı yol, araç. ( Örneğin, ileti konuşma yoluyla gönderiliyorsa, kanal havadır.)

“Evler” şiirinin iletişim öğelerinin belirlenmesi:

Gönderici: Behçet Necatigil

Alıcı: Okur

Kod: Yazılı Dil-Türkçe (burada aynı zamanda şiir dili düşünülmelidir.)

Bağlam: Ev-Kültür-İnsan İlişkisi

İleti: Evler hem fiziksel mekanlar olarak hem de içlerinde yaşananlar olarak değişen kültüre koşut olarak değişim yaşamışlardır. Evler modern insanın sığınaklarıdır ve insanlığın gizlerini hem biçimsel yönüyle hem de “yuva” olması yönüyle barındırırlar.

- GÖSTERGE: Bir başka şeyin yerini tutabilen, kendi dışında bir anlam belirten her çeşit nesne, biçim, olgu ve görünüştür. (Aslında anlamı olan her şey göstergedir, diyebiliriz. Örn: Trafik işaretleri, el işareti, herhangi bir renk (örneğin kırmızının erotizmi, aşkı simgelemesi...)

- GÖSTEREN: Bir kavramın ses düzeyindeki ifadesidir. Örn. K.E.D.İ sesleri

kavramının gösterenidir. (GÖSTEREN İLE GÖSTERİLEN ARASINDAKİ İLİŞKİ NEDENSİZDİR. ÖYLE OLMASAYDI AYNI GÖSTERGEYE İNGİLİZCE’DE “CAT” DENEMEZDİ.)

- GÖSTERİLEN: Kavramın temel, yan, mecaz, çağrışımsal v.b anlam alanını ifade eder; yani kavram söylendiğinde zihnimizde canlanan tasarısıdır.

Örn: Kedi göstergesi için canlı, tüylü, sevimli, nankör, tırmalar, Therese Raquin, Van v.b..

Dilbilimde; gösterge, gösteren, gösterilen ilişkisi şöyle bir formülle ifade edilir:

GÖSTEREN K.E.D.İ (harf topluluğu)

GÖSTERGE= ------KEDİ-----

GÖSTERİLEN canlı, tüylü, hayvan, fare yer, sevimli, tırmalar, Therese Raquin.....

- SİMGE: Benzerlik ve uzlaşma ilişkisiyle soyut tek bir gösterilene göndermede bulunan görsel biçim. Beyaz güvercinin barışı simgelemesi, yılanın düşmanlığı simgelemesi gibi. (simgede sözcük söylenince herkes aynı anlamı (gösterileni) düşünür.)

- İMGE: Bir sanatçının beş duyu organımızdan birine dönük olarak kendine özgü bağdaştırmalarıdır. (imgenin anlamı bir çırpıda açığa çıkmaz ve herkes bir anda aynı şeyi düşünmez. Örn: “gökteki demir çiviler” söyleyişinde metnin bağlamına bakıldığında şairin gökteki demir çivi imgesi ile yıldızı imlediği görülmektedir.)

- UZAM: Bir kişi ya da nesnenin uzayda kapladığı yer. Eleştirilerde bu kavramı şu alt başlıklarla görebiliyoruz:

      • İç uzam: Oturma odası
      • Dış uzam: Bahçe, sokak vb.
      • Özel uzam: Yatak odası
      • Kapsayan uzam: Türkiye, Ankara...
      • Gerçek uzam/ kurmaca uzam
      • Aileye ait uzam/ yabancı uzam
      • ....

BİR METİN İNCELENİRKEN AŞAĞIDA ÖRNEKLENMİŞ SÖZCÜKLERİN BENZERLERİ UZAM BELİRTEN SÖZCÜKLER OLARAK DEĞERLENDİRİLİR:

  1. Ankara, Doğu Anadolu, Paris, Ümit Burnu vb.
  2. şehir, cadde, sokak, dağ, deniz, orman vb.
  3. büyük bir şehir, geniş bir cadde vb. sıfatlar
  4. önünde, arkasında, sağında, solunda vb. yön belirten sözcükler
  5. Devinim ya da devinimsizlik bildiren eylemler de uzam sözcüğüdür. Örn: Otobüse bindiler. Dağcılar tırmanmaktan yoruldu. vb.

- İZLEK: Birbirini bütünleyen iki anlamda kullanıyoruz. Biri “tema”ya karşılık gelir. Bir de romanda, öyküde ya da şiirde temayı belirgin kılmak için tekrarlanarak kullanılan nesne, söz, olgu vb. olabilir. Örn: ölüm izleği (bu izleği ön plana çıkarmak için bir renkten, bir nesneden yararlanılabilir.), kapı izleği....

- MOTİF: Kalıplaşmış biçimde tekrarlanan ögedir. Örn: Tanzimat romanında, iki erkeğin aynı kadına aşık olması yoluyla ortaya çıkan üçlü aşk ilişkisi bir motifdir.

- DUYGU DEĞERİ: Sözcüğün çağrışımsal anlamının (metin bağlamında değerlendirildiğinde tabii.) okurda bıraktığı etkidir. Örn. “ deniz” sözcüğü ben sevdiğim bir insanı boğularak yitirmişsem benim için esenliksiz; ama metinde esenlikli anlamda kullanılmış olabilir. Okurun kişisel duyguları değil, metnin sunduğu çağrışım esas alınmalıdır.

  • ESENLİKLİ DUYGU DEĞERİ: Olumlu çağrışımları olan kavramlardır.
  • ESENLİKSİZ DUYGU DEĞERİ: Olumsuz çağrışımları olan kavramlardır.

Örn: Bir metinde “beyaz” aydınlığı, ferahı imliyorsa esenlikli duygu değerine; “ölüm beyazlığını, solgunluğu” imliyorsa esenliksiz duygu değerine sahiptir, deriz.

- BİLİNÇ AKIŞI TEKNİĞİ: Roman, öykü, anlatı gibi kurmacasal türlerde insanı, düşüncelerinin dümdüz akışı içinde değil; düşleri, izlenimleri, iç dünyası ve bilinçaltıyla yansıtmak için başvurulan yoldur.

- ELEŞTİRİ: Bir yapıtın özünü, yapısını anlatan, onun değerli ve değersiz yönlerini ortaya çıkartan, yapıldığı toplumun düşünce gelişimi içindeki yerini örneklere dayandırarak yapan yazı. -ELEŞTİREL GERÇEKLİK: Toplumsal gerçekleri eleştirel bir yaklaşımla ele alan, insanı toplumsal ilişkileriyle yansıtmaya amaçlayan edebiyat yönelmesidir.

- GERİYE DÖNÜŞ YÖNTEMİ: Bir eserde olayların zaman sırasını bozarak geçmiş bir zamana ya da olaya dönme yolu.

-OLAY ÖRGÜSÜ: yazılı yapıtlarda, özellikle olay öyküsünde ve romanda, olayların neden-sonuç ilişkisiyle birbirine bağlanması tekniği, olay örgüsünü oluşturur. "kraliçe öldü, ardından kral da öldü." derseniz, olayları art arda sıralamış olursunuz; "kraliçe öldü, ardından üzüntüsünden kral da öldü." derseniz, bir olay örgüsü oluşturursunuz. olay örgüsü, yazar tarafından yapıtın bölümlendirilmesiyle belirlenebileceği gibi, her okur kendi olay örgüsü mantığını kurma hakkına da sahiptir. çokkatmanlı yapıtlarda (özellikle modernist ve sonrası romanda) olay örgüsünü kendine göre "okuyan" kişi, yapıtın yeniden kurgulanmasında da pay sahibi olur.

Hiç yorum yok: