26 Eylül 2009

İSLÂMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI

SÖZLÜ EDEBİYAT

Türklerin henüz yazıyı kullanmadıkları dönemdeki edebiyattır. Bu dönem edebiyatı, sözlü olarak üretilmiş ve kulaktan kulağa, dilden dile yayılarak devam etmiştir. Bu dönemde edebiyatımızı Şamanizm, Maniheizm, Budizm gibi dinler etkilemiştir.
Genel Özellikleri


  • Dönemin ürünleri müzik eşliğinde ("kopuz" adı verilen sazla) dile getirilmiştir.





  • Kullanılan ölçü "hece" ölçüsüdür.





  • Nazım birimi "dörtlük"tür.





  • Dönemine göre sade bir dili vardır.





  • Dizelere genel olarak yarım kafiye (uyak) hâkimdir.




  • Daha çok tabiat, aşk ve ölüm konuları işlenmiştir.





  • Bu döneme yönelik elimizdeki en önemli ve eski kaynak Kaşgarlı Mahmut'un "Divan-ı Lügat-it Türk" adlı eseridir.


Dönemin Ürünleri:
KOŞUK


  • "Sığır" denilen sürek avları sırasında söylenen şiirlere verilen isimdir.




  • Dörtlüklerle söylenmiştir.




  • Hece ölçüsü kullanılmıştır.





  • Yiğitlik, aşk, tabiat, hasret, doğa güzelliği, savaş gibi konular işlenmiştir.





  • Kafiye düzeni "aaab, cccb, dddb..." şeklindedir.





  • Bu tür daha sonra Halk edebiyatındaki "koşma"nın karşılığıdır.



Eski Türkçe İle
Türkiye Türkçesi İle
Öpkem kelip ogradım
Arslanlayu kökredim
Alplar başın togradım
Emdi meni kim tutar

Öfkelenip dışarı çıktım
Arslan gibi kükredim
Yiğitler başını doğradım
Şimdi beni kim tutabilir.

Kanı akıp yoşuldu
Kabı kamug deşildi
Ölüg birle koşuldu
Togmuş küni uş batar

Kanı akıp boşandı
Derisi baştan başa deşildi
Ölülerle bir oldu
Doğan güneş işte batıyor

Kaklar kamug kölerdi
Taglar başı ilerdi
Ajun tını yılırdı
Tütü çeçek çerkeşür

Kuru yerler hep gülerdi
Dağbaşları göründü
Dünyanın soluğu ılındı
Türlü çiçekler sıralandı

Etil suwı aka turur
Kaya tübi kaka turur
Balık telim baka turur
Kölün takı küşerür

İtil suyu akar durur
Kaya dibini oyar durur
Bütün balıklar baka durur
Gölü bile taşırırlar

SAV


  • Dönemin özlü sözleridir.




  • "Sav"lara bugünkü atasözlerinin ilk şekli diyebiliriz.



Eski Türkçe İle
Yeni Türkçe İle

1. Aç ne yimes, tok ne times.
2. Alın arslan tutar, küçin sıçgan tutmas.
3. Bir karga birle kış kelmes.
4. Böri koşnısın yimes.
5. Ermegüke bulıt yük bolır.
6. Efdeki buzagı öküz bolmas.
7. İt ısırmaz, at tepmes time.
8. Tag taga kavuşmas, kiş kişike kavuşur.
9. Yılan kendi egrisin bilmes, tefi boynın eğri tir.
10. Kanıg kan bile yumas.

1. Aç ne yemez, tok ne demez.
2. Al (Hile) ile aslan tutulur, güç ile sıçan tutulmaz.
3. Bir karga ile kış gelmez.
4. Kurt komşusunu yemez.
5. Tembele bulut yük olur.
6. Evdeki buzağı öküz olmaz.
7. İt ısırmaz, at tepmez deme.
8. Dağ dağa kavuşmaz, kişi kişiye kavuşur.
9. Yılan kendi eğrisini bilmez, deve boynun eğri der.
10. Kanı kanla yıkamazlar

SAGU


  • "Yuğ" adı verilen ölüm törenlerinde, ölen kişilerin iyiliklerini ve duyulan acıları dile getiren şiirlerdir.




  • Kafiye düzeni koşuktaki gibidir.




  • Halk edebiyatındaki karşılığı "ağıt", Divan edebiyatındaki karşılığı "mersiye"dir.


ALP ER TUNGA SAGUSU
Karahanlı Türkçesiyle
Türkiye Türkçesiyle
Alp Er Tonga öldi mü
İsiz ajun kaldı mu
Ödlek öçin aldı mu
Emdi yürek yırtılur

Alp Er Tonga öldü mü,
Kötü dünya kaldı mı,
Zaman öcün aldı mı
Artık yürek yırtılır.

Ödlek yarag közetti
Ogrı tuzak uzattı
Begler begin azıttı
Kaçsa kah kurtulur

Felek fırsat gözetti,
Gizli tuzak uzattı,
Beyler beyin şaşırttı;
Kaçsa nasıl kurtulur?

Ulşıp eren börleyü
Yırtıp yaka urlayu
Sıkrıp üni yurlayu
Sıgtap közi örtülür

Uludu erler kurtça,
Bağırıp yırttılar yaka,
Çığırdılar ıslıkla,
Yaştan gözler örtülür.

Ödlek arıg kevredi
Yunçıg yavuz tavradı
Erdem yeme savradı
Ajun begi çertilür

Zamane hep bozuldu,
Zayıf tembel güçlendi,
Erdem yine azaldı,
Acun beyi yok olur.

Bilge bögü yunçıdı
Ajun atı yençidi
Erdem eti tmçıdı
Yerge tegip sürtülür

Bilge bilgin yoksul oldu,
Acun atı azgın oldu,
Erdem eti çürük oldu,
Yere değip sürtülür.

DESTAN
Destanlar, kökü tarihe dayanan, ilhamını tarihten alan bir halk edebiyatı verimi olduğundan, Türk milletinin tarihten önceki çağlarda yaşayış ve inanışlarını destanlarda, olduğu gibi bulabiliriz.
Destanlar, milletlerin zihinlerinde derin etki bırakan savaş, göç, afet, kıtlık gibi olayların etkisiyle söylenmiş, halk arasında kendiliğinden oluşan uzun manzum hikâyelerdir.
Destanlar sadece eski, köklü bir tarihî geçmişi olan milletlere özgüdür. Bir millet büyük olaylar, savaşlar v.b. yaşamamışsa destanı oluşmaz.
Sözlü edebiyatın en önemli kaynağı destanlardır. Dünya edebiyatları içinde destanlar yönüyle en zengin edebiyat, Türk edebiyatıdır. Diğer milletlerin bir veya iki destanı varken Türklerin bunlardan fazla destanı vardır.
Destanların Özellikleri:
  • Toplumun ortak görüşlerini yansıtması


  • Olağanüstü özellikler taşıması


  • Kişilerinin seçkin olması (Kral, Han, Hakan, vb.)


  • Sade ve ulusal dilde söylenmiş olması


  • Ulusal nazım ölçüsüyle söylenmiş olması


  • Oldukça uzun olması


  • Konuları bakımından savaş, deprem, yangın, mizah, ünlü kişilerin yaşamları şeklinde sıralanabilmesi
Saka Türklerinin Destanları
* Alp Er Tunga Destanı: Türk-İran savaşlarıyla Alp Er Tunga'nın yiğitliklerinin anlatıldığı destanlardır.
* Şu Destanı: İskender ile Türkler arasındaki savaşların ve Hükümdar Şu'nun destanıdır.

Hun Türklerinin Destanları

* Oğuz Kağan Destanı: Hun Hükümdarı Mete'nin yiğitliklerini, ülkesini genişletip oğulları arasında nasıl bölüştürdüğünü anlatan destandır.


Göktürk Destanları

*Bozkurt Destanı: Savaşta yaralanan bir Türk'ün, dişi bir kurt tarafından kurtarılmasını, korunmasını ve Türklerin sözü edilen kurtla bu Türk'ten çoğaldığı anlatılır.
* Ergenekon Destanı: Bir yenilgi sonunda Ergenekon'a çekilen Türklerin orada çoğalıp, bir demir dağı erittikten sonra öçlerini alışlarını anlatan destandır.


Uygur Türklerinin Destanları

* Türeyiş Destanı: Uygur hakanının, üç kızını insanoğluyla evlendirmeyi uygun bulmayarak tanrıya, kızlarıyla evlenmesi ve Uygur Türklerinin bu evlenmeden çoğaldığı anlatılır.
* Göç Destanı: Türklerin, Kutsal taşı Çinlilere vermeleri üzerine, tanrı tarafından cezalandırılmaları kuraklığın başlaması nedeniyle de göç etmeleri anlatılır.


www.turkceciler.com'dan yararlanılmıştır.


Türk Destanı, Mehmet Atay'ın Yorumuyla

Hiç yorum yok: